Eğitim, toplumsallaşmanın en önemli araçlarından biridir. Kökleri, insanların birlikte yasamaya başlamalarına kadar uzanır.
İnsanlar var olduklarından bu yana, yasam koşullarını kolaylaştırmak, doğaya egemen olmak ve yokluklardan, tehlikelerden uzak, daha iyi koşullarda yasayabilmek için iş birliği yapmışlar, birlikte yasamanın ve geleceği birlikte yaratmanın koşullarını oluşturmaya çalışmışlardır.
Uyum içinde, birlikte yasayabilmek için;
- Konulan kurallarını öğrenmenin
- Uzun ve zahmetli yaşantılarla, kimi zaman büyük bedeller ödenerek oluşturulan deneyimleri, kültürel birikimleri gelecek nesillere aktarmanın
- Geleceği düşünerek bugünden atılan adımların sürmesini sağlamanın
…en etkili yolu ise eğitimdir.
Değişen dünyanın değişen eğitim anlayışları
Geçmişi kabaca bir gözden geçirelim: Ilık çağlarda, ilkel tarım toplumlarında geniş halk kitlelerine ayrıca “eğitim verilmesine” gereksinimi yoktu. Onlar tarlada çalışıyorlar, gündelik yaşamlarını sürdürecek kadar öğrenmeleri gerekenleri aile içinde zaten öğreniyorlardı. Biriken bilgi kulaktan kulağa, atadan çocuğa aktarılıp gidiyordu. Reisler, beyler, krallar ve yakın çevreleri, bir başka deyişle erki elinde bulunduran, toplumu yöneten sınıflar için ise, o gün için toplumu ayakta tutmanın en etkili aracı olan dinsel unsurların ön plana çektiği, bilgi birikimlerini gelecekte de toplumu yönetmeye aday olan kendi nesillerine aktarmayı hedefleyen bir eğitim gerekliydi. Kısaca eğitim sinirli sayıdaki seçkinler içindi.
Eğitim, toplumun gelişmesi, iş birliğinin artması, “uzmanlaşma” gereksiniminin ortaya çıkmasıyla gelişti, vazgeçilemez bir gereksinim halini aldı. Bilgi toplumu öncesinde daha çok;
- Kalabalık sınıflarda
- Öğrettiklerini öğrenen
- Aykırı düşüncelerin kalabalık olan grubun düzenini bozduğu ve diğerlerinin aklini karıştırdığı düşüncesiyle hoş karşılanmadığı, sivriliklerin törpülendiği
…eğitim ortamları var.
Henüz dünyanın büyük bölümünde, özellikle de dünyanın dinamiklerini belirleme sansı olmayan, gelişmemiş ya da az gelişmiş bizim gibi ülkelerde egemenliğini sürdüren bu anlayışın “şimdilik” toplumlarının gereksinimlerine yanıt verdiği söylenebilir. Ancak, eğer eğitim, yukarda da söylendiği gibi toplumsallaşmanın en önemli aracıysa hızla globalleşen dünya için yukarıda sözü edilen eğitim anlayışlarının daha uzun süre yeterli olacağını söylemek zor.
Global dünyanın dinamiklerini ve geleceğini belirleyenler, bugünün insaninin hangi özellikleri taşıması gerektiğine de karar vermiş görünüyorlar. Bugünün insanları hisli düşünen, yaratıcı, neyi öğrenmesi gerektiğini ayırt edebilen, nasıl daha kolay öğrendiğinin bilincinde, kısaca kendini iyi tanıyan, çok şey bilen değil, ama gereksinim duyduğu bilgiye kolayca ulaşabilen, teknolojiyi kullanabilen bireyler olarak düşünülüyor… Bu durumda eğitim anlayışları değişiyor, yarınlar için bu özelliklerde insan yetiştirmeye yöneliyor.
Ülkemizde de müfredatlar değişiyor, ders kitapları yenileniyor, (birçok yerde etkili kullanımı sağlanamasa bile) teknoloji ülke çapında okullara yayılmaya çalışılıyor. Gözle görülür bir gayret var, hatta anlamını kavramamış kişiler de dâhil, herkes “öğrenci merkezli eğitimden” söz ediyor… Kısaca “bilgi toplumunun” gereksinim duyduğu eğitim anlayışları dalga dalga, dünyaya, bu arada da ülkemizde yayılıyor.
Bilgi toplumunda daha çok;
- Küçük gruplarla, kimi zaman bireysel
- İlgi alanlarının çeşitliliğine uygun olarak çeşitlendirilmiş
- Herkesin kendi öğrenme stiline uygun öğrenme ortamları bulabildiği (çoklu sunum)
- Öğrenme sürecinin sorumluluğunu öğrenenin taşıdıaratıcı düşünmeyi özendiren, farklılıkları öne çıkartan, sivriliklerin törpülenmediği
…eğitim ortamları var.
Öğrenme sürecinin sorumluluğunun öğrenenin üzerinde olması sınıf içindeki rolleri de değiştiriyor. Öğretmenin rolü “öğreten” olmaktan “yol gösteren, öğrencinin tıkandığı noktalarda danıştığı kişi” olarak değişiyor. Yaygın olarak sinildiği gibi bu durum öğretmenin sınıf içindeki etkinliğini azaltmıyor tersine arttırıyor. Çünkü hala, öğrencilerinin öğrenmesi gerekeni öğrenip öğrenmediğinin sorumluluğunu büyük ölçüde öğretmen taşıyor.
Değerlendirme de eğitim gibi giderek bireyselleşiyor. Basarinin değerlendirilmesinde, bireysel farklılıkların da dikkate al indiği bireysel değerlendirmelere doğru gidiliyor.
Yeni eğitim anlayışlarının matematik eğitimine yansıması
Asıl hedefi sistemli, mantıklı düşünmeyi, problem çözmeyi öğretmek olan matematik eğitiminin, değişen eğitim anlayışlarından bire-bir etkilenmesi kaçınılmazdır. Şöyle ki;
- Dünün öğretmen merkezli, öğretmenden öğrenciye tek yönlü bilgi akısına dayalı, kalabalık sınıfları giderek yerini bilgi toplumlarının öğrenci merkezli, bireysel farklılıkların dikkate al indiği, özgürce konuşma, tartışmanın özendirildiği öğrenme ortamlarına birikiyor.
- Günümüzde matematik eğitimi araştırmaları içinde “iletişim” ile ilgili olanlara her zamankinden daha fazla yer veriliyor. Çünkü matematiksel fikirlerin birden fazla bakisi açısıyla tartışıldığında katılımcıların fikirlerini keskinleştirmeleri ve bağlantılar kurmaları sağlanıyor.
- Yeni eğitim yaklaşımında öğrencilere çeşitli seçenekler sunuluyor: Herkese kendi öğrenme stiline uygun ortamlarda öğrenme firkati sağlanıyor…
- Matematik eğitiminde de çoklu sunumların önemi vurgulanıyor… Örneğin bugün ABD’de, bazı eyaletlerde, matematik eğitim programlarının yalnız “çözümsel muhakeme” yaklaşımı kullananlara uygun olduğunun, “bütünsel”, “pratik” yâda “soyut” yaklaşımlara pek de uygun olmadığının fark edilmesi ile yeniden gözden geçirildiğini, farklı muhakeme yaklaşımı kullananlar dikkate alınarak yeniden düzenlendiğini biliyoruz. Herkesin kendi öğrenme stiline uygun olanını seçmesi için açıklamalar örneğin hem resimle hem tabloyla hem grafiklerle yapılıyor.
- Öğrencilerin aktif katılımıyla gerçeklesen, neyi, nasıl öğreneceğine karar hakki veren “aktif öğrenme yöntem ve teknikleri” her geçen gün biraz daha yayılıyor.
- Matematik eğitiminin en önemli amacı düşünmeyi, problemlere çözüm yolları aramayı, ilişkileri yakalama ve çözmeyi öğretme olduğuna göre aktif öğrenme yöntemlerinin matematik eğitimine doğrudan yansıması kaçınılmaz olmaktadır. Nitekim aktif öğrenmeyi anlatan kaynakların çoğunda, teknikler açıklanırken verilen örneklerin birçoğunun matematikle ilgili olması rastlantı değildir.
- Öğretmen basariyi değerlendirmede tek yetkili olmaktan çekiyor, kimi öğretmenlerce sınıfta otorite sağlayabilmek için kullanılan not silahı ellerinden gidiyor. Değerlendirmede öğrenciye söz hakki veriliyor. Örneğin öğrenci, hızla yaygınlaşan bir değerlendirme aracı olan “bireysel gelişim dosyasında (port folyo)” yer almasını istemediği unsurları dosyasından çıkarabiliyor.
- Matematik eğitiminde de port folyo kullanımı her geçen gün yaygınlaşıyor. Öğrencinin kendisinin değerlendirilmesinde söz hakki olması, matematiğe karsı gerginliğin azaltılması için önemli bir destek sağlıyor.
Bilgi toplumunda matematiğin yeri
Matematik eğitiminin, değişen eğitim anlayışlarından bire-bir etkilenmesinin yani sıra, yeni eğitim anlayışlarının yükselen değerlerinin pek çoğunun matematik eğitiminde doğası gereği zaten önemli bir yeri olduğu da inkâr edilemez.
- Zaman eskisinden çok daha hisli akıyor, parayı çabuk davranan kazanıyor. “Vakit nakittir!” özdeyişine uygun olarak hisli düşünen, çabuk ama isabetli kararlar verebilenler basariyi yakalıyor. O halde eğitimde “hız” daha önceleri hiç olmadığı kadar önem kazanıyor. “Hız” matematiksel düşünmede her zaman önemli değişkenlerden biri olarak kabul edilmiştir. Ayni zorluktaki problemleri daha kısa sürede çözen daha başarılı kabul edilir.
- Bilgiye ulaşma yollarını bilmek de yeterli değil, günümüz insani neyi ne kadar bilmesi gerektiğini ayırt edebilmeli, kendisini, öğrenme stilini tan imali… “TV izlerken matematik çalışılmaz” yâda “kalemi kâğıdı eline almadan matematik öğrenilmez!” türünden yargıları duymayan yoktur. Birçok kişi kendisinin en iyi nasıl öğrendiğinin ayırtına matematik çalışırken varistir. Çünkü yaygın inanışa göre matematik “zordur” ve zaten zor olan konuları öğrenmeyi kolaylaştırmak için elden gelen yapılmalıdır… Bazıları matematik çalışmak için gece, geç saatleri, bazıları sabahın erken saatlerini seçer. Bazıları yalnızken, bazıları arkadaşlarıyla birlikteyken, konuşup tartıştıklarında daha iyi öğrendiğini fark eder. Bazıları hafif bir müzik eşliğinde, bazıları ancak kesin sessizlik varken daha kolay düşünür, çözümler üretir…
- Matematik eğitiminde belki de hiçbir zaman tam anlamıyla “Öğretmen merkezli” bir eğitim yapılamamıştır. Çünkü matematiksel muhakeme ve problem çözme öğretilemez, ancak öğrenilir. Bir başka deyişle, düşünme bireysel bir süreçtir ve kişiye özgü farklılıklar taşır. Matematikte, özellikle problem karmaşıklaştıkça seçenekler farklılaşır, ayni bilgiye sahip olduğu halde bazıları çözümü görür, bazıları göremez.
Her ne kadar çeşitli sınavlara hazırlanmak amacıyla gidilen dershanelerimizde tersi yapılmaya çalışılsa da, matematik derslerinde bazı problemler ve bu problemlerin çözüm yolları değil, düşünme ve çeşitli problemlere çözüm yolları bulma öğrenilir. Çünkü teker teker tüm problemleri ve bunların çözüm yollarını öğrenmek için bir ömür yetmez… Matematik, bilginin kendisinden çok ona ulaşmak için geçirilen süreçle ilgilidir…
Sonuç…
Geleceğin toplumları için hedeflerde asil önemli değişiklik, hedeflenen insanine niteliğinde… Düne kadar “vasat” ölçü alınarak, ilk örnek olarak yetiştirilmesi hedeflenen kitlelerden artık başkalarına benzemeye çalışmayan, kendine özgü fikirleri olan, düşünen, yaratıcı, hobileri olan, kendine, hobilerine zaman ayıran bireyler olmaları bekleniyor.
Matematiğin doğası gereği yeni eğitim anlayışına yatkın olması, ondan unsurlar barındırması, yeni eğitim anlayışı içinde matematik eğitimini ayrıcalıklı bir yere oturtmakta ve önemini arttırmaktadır. 2000 yivlinin BM tarafından dünyada “Matematik Yılı” ilan edilmesi, matematik eğitimine dikkat çekmek ve daha iyi düşünen nesiller yetiştirmek özlemiyle açıklanabilir.
Kaynaklar:
Açıkgöz, K. Ü. (2002). Aktif Öğrenme. Eğitim Dünyası Yayınları. İzmir
Apele, M. W (2004) Ne liberalizm ve Eğitim Politikaları Üzerine Eleştirel Yazılar. Eğitim Sen Yayınları. Ankara
Hard, M. ve A. Nevri (2001). İmparatorluk. Ayrıntı Yayınları. İstanbul
http://www.matder.org.tr/matematik-egitiminde-degisim/
Yazar: Doç. Dr. Aysun Umay